RİZE GÜNEYSU İLÇE MİLLÎ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

ÖĞRETMEN RESSAMDIR - ÖĞRETMEN ŞAİRDİR - ÖĞRETMEN YAZARDIR

24 Kasım Öğretmenler Günü Dolaysıyla Öğretmenlerimiz Arasında düzenlediğimiz kültür yarışmalarına katılan ve dereceye giren eserleri sizlerle paylaşıyoruz. Öğretmenlerimizin yüreklerine ve kalemlerine sağlık diyoruz. Yarışmaya  Teveccüh gösteren öğretmenlerimizi tebrik ediyoruz. 
ÖĞRETMEN RESSAMDIR - ÖĞRETMEN ŞAİRDİR - ÖĞRETMEN YAZARDIR

24 KASIM ÖĞRETMENLER ARASI RESİM YARIŞMASINDA DERECEYE GİREN ESERLER


RESİM YARIŞMASI 1. OLAN ESER

25-11-2016


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Adı : Emine

Soyadı : BAYRAK

Tema: Aydınlığa Giden Yol


------------------------------------------------------------------------------------------------


RESİM YARIŞMASI 2. OLAN ESER


25-11-2016

















 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Adı : Nuray 

Soyadı : ÜÇÜNCÜ


Tema: Eğitim İle Tüm Dünyadaki Engeller Aşılır


------------------------------------------------------------------------------------------------


RESİM YARIŞMASI 3. OLAN ESER


25-11-2016

 

 

  

Adı : Eşref

Soyadı : YAVAŞİ
Tema: Öğrenci Öğretmen Varsa Ufka Daha Anlamlı Bakar

 

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------



24 KASIM ÖĞRETMENLER ARASI ŞİİR YARIŞMASINDA DERECEYE GİREN ESERLER

ŞİİR YARIŞMASI 1. OLAN ESER

 

:: ANLATILIR MI? ::

Anlatmak mı çocuk ?..
Yok hayır,
Hissetmek..
En acemiliğindeki titremeyi dizlerinde,
En adrenalin dolu saatleri geçirmek eğitiminde
Ve yirmi yıl geçse de
İlk günkü heyecanla başlamak güne.
Ya sonra ?..
Pazarda omzunda bir el,
Yer İstanbul,
Karşında Serkan:
‘Hocam, yardım edeyim’
Ya da Artvin´de köydesin,
Fuat her gün kapında…
‘Öğretmenim, çıran var mı ?’
Şimdi Rize…
Hastanede yoğun bakımda annen
Ve sen dalgın, yorgun, bitkinken,
Hâlâ yine notların elinde,
Yarına hazırlanırken
Yanında bir ses…
Kamil: ’Hocam sürekli annenizin yanındayım. Merak etmeyin.’
Bakarsın Ankara’dan bir mesaj…
Sevdenur: ’hocam, sizi hiç unutmadım.’

Yer İzmir…
Bir bankada memur olarak çıkar karşına, Ayşe.
Ya da televizyonda Salih ‘Dertler Şelale Olmuş’ u söyler.
Senin gözlerin gururdan akar akar durulmaz.
Ardından Büşra ‘Olmazsa Olmazımsın’ la
Sanki kendilerini anlatır
Ve yine
Hissedersin…
En tecrübelerinle hazzını,
En anne sevgisiyle varlıklarını,
En teşekkürleriyle yaşattıklarını…
Şimdi, sen söyle çocuk!
Anlatılır mı ?

Adı : Semra 
Soyadı : ÖZ 
Okulu : Şehit Kemal Mutlu Fen Lisesi 
Görevi : Kimya Öğretmeni

-----------------------------------------------------------------------------

ŞİİR YARIŞMASI 2. OLAN ESER

:: ANLATMAK KOLAY DEĞİL ::

Öyle bir mesleksin ki hem kutsalsın, hem yüce, 
Sözcükler yetersizdir, sendeki eşsiz güce.
Aylar geçse, yıllar geçse, yaş kemale erse de,
Noktaya elin varmaz, virgül koyarsın önce.

Çocukları sevene yakışır bizim meslek,
Bugün küçük olanlar, yarın gelecek demek.
Durmadan çalışırsak insan olma yolunda,
Hem zaman boşa geçmez, hem de harcanan emek.

Yaratılan her varlık kendine göre özel,
Canlı, cansız, doğada hepsi bir başka güzel.
Gözleyip deneyenle, öğrenip üretenle,
Başarınca mutluluk, inanın daha güzel.

İnsanların hayatı bizlerin ellerinde, 
Aman, dikkat edelim taşlar yerli yerinde.
Gözümüzden kaçmasın en ufak ayrıntılar, 
Keşke demek boşuna, izler kalır yerinde.

Adı : Nurfelek
Soyadı : NURDOĞAN 
Okulu : Özel Bilge Okulları 
Görevi : Sınıf öğretmeni

----------------------------------------------------------------------

ŞİİR YARIŞMASI 3. OLAN ESER

:: BİLGİDEN ZİNCİR ÖRÜP HAYATI ÖĞRETENLER ::


İlk onunla öğrendin nasıl soyadın adın
İlk onunla söyledin kâinata günaydın
O yokmuş gibi saydın, başka bir yar aradın
Sızladı sol tarafın, onsuz olur mu sandın

Hayat boyu seninle, her zaman alakadar
Her an elinden tutup yoluna ışık yakar
Hep en iyisi için, gönüllü ve fedakâr
Emek, sevgi ve bilgi, ondan sana yadigâr

Zincir örüp bilgiden hayatı öğretenler
Zorluğa göğüs geren fedakâr öğretmenler
Onların sayesinde tüm değerli eserler
Yavuzlar, Kanuniler, tarih yazan tüm erler

Bilgi silahı ile hayata hazırladı
Bilimin ışığında binbir asker sağladı
En güçlü silahını kalemini salladı
Karanlık cehaletin kaderine sapladı.

 

Adı : Hilal 
Soyadı : BAYRAK 
Okulu : KŞNT Özel Eğitim Uygulama Merkezi 
Görevi : Özel Eğitim Öğretmeni

 

 

------------------------------------------------------------------------------

 

 

24 KASIM ÖĞRETMENLER ARASI KOMPOZİSYON YARIŞMASINDA DERECEYE GİREN ESERLER


KOMPOZİSYON YARIŞMASI 1. OLAN ESER

:: BEN BİR ÖĞRETMENİM ::


Öğretmenlik, ‘meslek’ tanımını aşan, örten, kuşatan ve sınırlarını zorlayan bir ‘sanat’tır. Zira meslek sahibi olması muhtemel pek çok bireyi okul sıralarında eğitmek, davranışlarını iyiye yöneltmeye uğraşmak, okutmak, okumanın anlamını kavratmak, kendini fark etmesine yol açmak gibi ‘meslek’ nitelemesini yeniden düşünmeye sevk eden çok yönlü bir ‘uğraş’tır.

Öğretmenlik deyince hemen kendi hayatımızda iz bırakan ilk öğretmenimiz, bizi olduğumuz yerden daha iyi bir yere ulaştırmak için çabalamış ‘hocalarımız’, örnek şahsiyeti ile hafızamıza kazınmış ‘muallim’lerimiz aklımıza gelir.

Bir öğretmene kendi mesleği sorulunca ise öğrencileriyle yaşadığı acı-tatlı anılar koşarak gelir hatıra defterlerinden. Nasıl öğrenciler öğretmenlerini unutamazsa öğretmenler de kendi yavrusu gibi olmuş talebelerini unutmazlar.

Ben bir öğretmen olarak mesleğimi birkaç cümle ve birkaç anı ile anlatmak isterim:

Öğretmen anne/ babadır; malum okulun ilk haftası birinci sınıf öğretmenleri için yorucu geçer. Yorucu bir gün ve derste kendimi kaptırmış harf öğretiyorum. Öğrencilerime bir soru sordum ve cevap vermek için parmak kaldırıp söz istiyorlar. Sessizce söz sırasını beklemesi gerektiğini unutmuş bir minik hala kulağımda olan şu cümleyle seslendi;”Anne anne! Ben cevaplayabilir miyim?” O an bütün yorgunluğum geçiverdi. Beni hayatındaki en değerli varlığın yerine koymuş ve bana ona seslendiği gibi sesleniyordu.
En güzel tatları öğretmen ikram eder; Öğretmenin çantasında çocuklara ikram edeceği bir şey mutlaka vardır. 2. veya 3. Sınıfı okutuyorum. Her zaman olduğu gibi yine çantamda küçük şekerlerim var. Ara sıra öğrencilerimi gayrete getirmek için bunlardan bir tane veriyorum. Teneffüstü ve ben sınıfta kalmış ders defterini dolduruyordum. İki öğrenci konuşurken biri diğerine;“ Bak ben öğretmenin bize verdiği şekerden aldım” diye seslenip arkadaşına da ikram etti. Fakat diğer öğrencim beni tebessüm ettiren şu cümleyle karşılık verdi ;“ Öğretmenimin şekeri daha tatlı.” 
Öğretmen her şeyi bilendir; Dördüncü sınıfta dersteyim. Öğrencilerle “Dünyamız” ünitesini işliyoruz. Zararlı gazların atmosfere etkilerinden bahsederken konu uzaya, oradan da karadeliğe geliyor. Çocuklara ; “ Uzayda bizim dünyamız dışında başka gezegenler, galaksiler, güneşten daha büyük yıldızlar hatta kara delikler var…” diye anlatırken bir tanesi “Öğretmenim kara deliğin ötesinde ne var?” diye bir soru sordu. Ben de” Daha keşfedilmedi.Bilim adamları bunu henüz araştırıyor” mealinde bir cevap verdim. Öğrencim;”Ama siz öğretmensiz bilmiyor musunuz?” ifadesiyle öğretmenini hangi makama layık gördüğünü söylemiş oldu: Öğretmen her şeyi bilir.

Öğretmen; öğretirken örnek olandır. Meslek hayatımın ilk yılı. İkizdere’nin bir köyünde birleştirilmiş sınıf öğretmeni olarak göreve başladım. Dördüncü ve beşinci sınıflar bir arada ve Fen Bilgisi dersi ortak. Zararlı alışkanlıklarla ilgili konuyu anlatıyorum. Sağlıklı beslenmeden, alkol ve sigara kullanımının vücudumuza zararlarından bahsettim. Hayatımızdan örnekler vererek aktif bir ders geçirdik. Etkili bir ders olduğunu düşünürken öğlencimin bir tanesi; “Öğretmenim siz de sigara kullanıyorsunuz. Zaralıysa siz neden kullanıyorsunuz? “ dedi. O günden sonra mümkün mertebe öğrencilerim karşınsında sigara içmedim. Ve bir süre sonra da sigarayı bıraktım. Öğretmenliğimin ilk yılında ben de bir şeyi yaşayarak öğrendim: Öğretmen örnek alınandır.

Öğretmen dil, din, ırk farkı gözetmeden görev yapandır; 2007-2008 eğitim öğretim yılında asker öğretmen olarak Urfa’nın Viranşehir ilçesine bağlı uzak bir köyde çalıştım. İlçeden köye giden arabaları bulmam 2-3 saat sürdü ki yolu saymıyorum bile. Okula gittiğimde tek bir derslik, 159 öğrenci, bir öğretmen, bir lojman vardı. Köyde okulla bitişik olan lojmanı gösterdiler. Kapıdan içeri girdiğimde yaşadığım hayal kırıklığı hala aklımdadır. Kalınacak gibi değildi. Hiç tanımadığım, konuşurlarken dillerini anlamadığım ve yaşantılarını bilmediğim insanların evinde misafir oldum. Lojmanı taşıma suyla temizledim ve birkaç gün sonra lojmanda kalmaya başladım. Bu köy okulunda ve köyde bir çoğunun dilini anlamasam da , kültürlerine uzak olsam da, yaşantıları bana benzemese ve bir çok zorluklar olsa da öğretmenliğin verdiği heyecan bana bir çok şeyi unutturdu. Dil, ırk, kültür farklıklarını problem etmeden ve hepsine sevgi ve saygıyla yaklaşmakla pek çoğunun kalbini kazandığımı gördüm. Orada bulunduğum süre zarfında onların bir evladıymışım gibi muamele gördüm ve aradan geçen onca yıla rağmen hala beni arayıp hatırımı sormaya devam ediyorlar.

Öğretmen emeği karşılıksız kalmayandır; birinci sınıf okuttuğum bir yıldı. Bütün gün okuma, yazma, sınıf disiplinini yerleştirme gibi hem beni hem çocukları yoran pek çok çalışma yapmıştık. Serbest etkinlik saati olarak değerlendirdiğimiz son derste öğrencilere gerekli yönlendirmeleri yapıp masama geçtim. O sırada kendim de hem onları takip ediyor hem kitap okuyordum. Bir süre sonra başımı koluma dayamış ve uyuklamışım. Bu esnada bana soru sormak için yanıma gelen öğrencilerimin fısıltılarıyla uyandım. “ Arkadaşlar, sessiz olun. Öğretmen uyusun biraz. Çok yorulmuş. “

Öğretmenlik, buraya sığmayacak kadar çok hatıra ile dolu yıllar demektir. Öğretmenlik, yıllar geçtikçe unutmak değil tebessümle hatırlamaktır. Öğretmenlik, emeğinizin karşılığını er ya da geç aldığınız bir süreçtir. Öğretmen ana babasının çocuğunu gözü kapalı teslim ettiği kişidir. Eli öpülesi, alın teri kutsal, emeği mübarek bir muhterem insandır. Öğretmen her birimizin hayatından mutlaka geçmiş bir sanatkardır.

Tüm öğretmenler tıpkı öğrenciler gibi farklı farklıdır. Ama mutlaka kalbinize dokunan, sizde iz bırakan, bir hayal kurduran bir inanç aşılayandır.

“Öğretmenim ben “ demekle “benim öğretmenim” demek emekle hak edilmiş iki makamdır.

Adı : Sefa
Soyadı : TOPÇU
Okulu : Ulucami İlk/Orta Okulu 
Görevi : Okul Müdürü 
----------------------------------------------------------------------------

KOMPOZİSYON YARIŞMASI 2. OLAN ESER

:: ÖĞRETMENİME MEKTUP ::


Sevgili öğretmenim;

Senden mesleğini anlatmanı isteyen bir yazı yazmanı istemişler büyük büyük öğretmenlerimiz. Onlara senin mesleğinin güzelliğini ve yüceliğini en güzel anlatacak olan biz öğrencileriniz aslında. Sen yine de benim bu mektubu göster onlara. Senin sayende biraz olsun anlarlar belki biz “Otizmli” çocukları.

Neresinden başlasam bilmiyorum; ama şunu en başta söylemek isterim ki: Seni çok ama çok seviyorum. Biliyorum seni çoğu kez üzüyorum. Bazen, istemediğin şeyleri yapıyorum; bazen de istediğin şeyleri yapmıyorum. Daha fazla kendi halimde olmak istiyorum ben. Daha fazla özgür olmak istiyorum. Kimse yokmuşçasına içime kapanıp, duvara dönüp, kimseyi görmeden kendi karanlığımda yaşamak istiyorum. Sen ne kadar emek versen de basit şeyleri dahi öğrenmek gelmiyor içimden. Ama o sabrın ve sevgin sayesinde kızmadan, yılmadan tekrar tekrar çalışarak yine istediğini bana yaptırıyorsun ya. Elimden tutarak, gözlerime bakarak öğretiyorsun ya; kırmızıyı-maviyi, uzunu-kısayı, elimi yıkamayı, kaşığı tutmayı, sınıfımın yerini, altımı ıslatmadan biraz daha durabilmeyi, kalemi düz tutup çizgi çizmeyi ve daha birçok şeyi öğretiyorsun ya pek belli edemesem de dünyalar benim oluyor.

Nasıl desem öğretmenim? Nasıl anlatsam? Rabbimin benim için yeryüzüne gönderdiği bir melek gibi hep yanımdasın ne güzel... Kıyafetim bozulsa hemen düzelten, ayakkabımı çıkardığımda bir yerlerden bulup tekrar giydiren, burnumu kıyafetimin koluna sildiğimde hemen kolumdan tutup, bir sihirbaz gibi bir yerlerden peçete çıkartıp, buna sileceksin diye defalarca kez söyleyen, kalemi tutamadığımda elini benim elimmiş gibi kullanan, geceleri uykularını bölüp daha kolay hâle nasıl getiririm diye düşünen, derslerde sıkıldığımı anladığında hemen eğlenceli şeyler bulup derse ara veren, zil çaldığında bana oyun salonuna kadar eşlik eden… Teneffüs bittiğinde salondan çıkarken, kuzusunu bekleyen anne koyun gibi kapıda durup, beni o kadar çocuğun arasından şıp diye seçip elimden tutan, sıcacık elleri ve kocaman yüreği olan bir melek.

Seni üzüyorum değil mi öğretmenim. Ama sen yine de çok seversin beni bunu bilmek içimde bir mutluluk ve yüzümde bir gülümsemeye neden oluyor. Kıymetini bilmiyorum sanma. Türkçedeki her kelimeyi biliyor ve söyleyebiliyor olsam bile senin kıymetini, bendeki yerini ve ne kadar sevdiğimi asla anlatamam.
Biliyorum öğretmenim. Bir öğretmenden fazlasısın benim için; ama ben sana mesleğinin bazı güzelliklerini yaşatamadım. Bir öğretmenin yepyeni bilgileri öğrencilerine öğretmesindeki mutluluğu yaşatamadım sana. İzin istemeden yaptım her şeyi. Bir sabah olsun elimde güllerle gelmedim. Günaydın öğretmenim demedim. Hatta bazı günler yüzüne bile bakmadım sabahları. Derste sebepsiz yere güldüğümde; “Ne gülüyorsun söyle biz de gülelim.” dedirtemedim. Okul çıkışlarında güle güle öğretmenim demeden bindim servisime. Ve daha birçok şeyden mahrum bıraktım seni. Beni yine affet olur mu öğretmenim. Seni çok üzsem de o kocaman kalbini kalbimden, sıcacık elini elimden eksik etme.
Birçok şeyi yapamasam da bu mektubu yazdım işte bir şekilde. Ve şöyle bitirmek istiyorum. Sen kocaman kalbi olan bir meleksin öğretmenim. Seni çok ama çok seviyorum. Öğretmenler günün kutlu olsun.

Adı : Serkan
Soyadı : GÖKÜ
Okulu : KŞNT Özel Eğitim Okulu 
Görevi : Özel Eğitim Öğretmeni

---------------------------------------------------------------------------

KOMPOZİSYON YARIŞMASI 3. OLAN ESER

:: BEYAZ ÖNLÜK ::


İlk öğretmenimi, müdürün odasında gördüm. Okula kaydım yapıldıktan sonra beni aldı sınıfa götürdü. Beş yılımı geçireceğim bu tek katlı köy okulunda ilk harflerimi öğrendiğim öğretmenim. B…. G…….. Beni üçüncü sınıfa kadar okutan öğretmenim. Bana ilk şiirimi ezberleten, kızınca “kum masasına” gönderip fiş yazdıran, geç öğrendiğim için özel sınavlar yapan öğretmenim. Bizimle çocukları gibi ilgilenen sınıf öğretmenim. Üçüncü sınıfta bizden ayrıldı. Altıncı sınıfa kadar haberleştik bana mektup yazdı, ben de ona yazdım. –O zaman harfler, cümleler daha kıymetli, duyguların içi daha dolu, sevgi daha kalptendi.- Öğretmen olana kadar üzerimde sayısız emeği olan onlarca öğretmenim oldu. Şimdi de kendilerinden çok şey öğrendiğim öğretmenlerim var. Meslektaşlarım var. “Öğretmenim, sizinle aynı mesleği yapmaktan gurur duyuyorum.”

Mesleğe başladığımda bir zaman sonra bir önlük edindim. Çoğu öğretmenin kullandığı bir giysidir bu. Beyaz bir önlük, bazıları sarı veya okul tipine göre farklı renkler kullanabiliyor. Beyaz temizliğin masumiyetin rengidir. Bu beyaz önlük okuldaki koşuşturmanın içinde renk değiştirebiliyor. Tahta kalemi, toz, mürekkep, alın teri bu önlüğe bulaşabiliyor. Bu önlük fiziksel olarak kirlenebilir. Ama kutsal bir mesleği yaptığını iddia eden kişi bu önlüğü emeksizlik, sorumsuzluk, sevgisizlik ve kayıtsızlıkla kirletemez. Kirletirse layık değildir. Olması gereken yerde değildir.

“Mücadele ister silahla olsun ister kalemle marifet gerektirir” Bilmeyen insan öğretemez. Neyi bilmeyen? Kendini bilmeyen öğretemez. İnsanın kendini bilmesi, kendini arayıp bulması ile olur. Kendini bilen insan -bir yere kadar- hayatı bilir, dünyayı bilir, mesleğini bilir, insanı anlar, öğrenciyi bilir. Bilme, anlama ve yetiştirme gayreti ortaya ürün çıkarır. Bu ürünler yaklaşık sekiz yüz bin kilometrekare olan ülkenin her metrekaresinde var olan öğrenciler olacaktır.”Dünyanın bütün çiçeklerine” talip olmak öğretmenlik mesleğinin kutsallığının göstergesidir. Ülkemizde kaya diplerinde açan “bütün çiçekleri” yetiştirmeye talip olmaktır öğretmenlik. Bu bilme eylemi zerreden küreye kuşatıcı olmalıdır. Öğretmenlik durağan bir meslek değildir. Öğretmen entelektüel olmalıdır. Kendi branşına ait bilginin üzerine bir tutam pedagojik formasyon koymakla sınırlı kalmak kötü bir bahçıvan olmayı kabul etmek demektir. Öğretmen içinde bulunduğu toplumu tanımak durumundadır. Bunun için psikoloji, tarih, felsefe, sosyoloji, etik, estetik, vs. bilimlerinden işine yarayacak bilgiyi, tecrübeyi, kültürü, birikimi temin etme gayretinde olmalıdır. Geçmiş/tarih büyük öğretmenlere şahitlik emiştir. Bu kişiler sınıfta kara tahta önünde elinde tebeşir öğrenci yetiştirmemiştir. Bu kişiler yaptıklarıyla, yaşadıklarıyla, yazdıklarıyla her yaştan, her renkten insana öğretmenlik etmiştir. İlk insan ilk öğretmendir. “ve Allah Adem’e isimlerin hepsini öğretti.” Sonra Hz Peygamber (s.a.v) en güzel örnek, insanlar ondan dini öğrendi. Tarihin her döneminde hükümdarlar içinde, halk arasında, toplumun her kesiminde öğretmenlere rastlarız.

Kendini yetiştiremeyen, insan yetiştiremez. Özveri ve sevgi bu mesleğin lokomotifidir. Günümüz öğrenci profili –tam oturmamış bir kavram olmakla birlikte- yeterince analiz edilememiştir. Buna bağlı olarak davranış bozukluklarına karakter eğitimine, değer kazandırmaya temel teşkil edecek kuşatıcı çalışmaların sayısı azdır. Bunun sebebi her gelen neslin özellikle hızlı –teknolojik- büyümesi isabetli/kalıtsal öngörüleri, tespitleri zorlaştırıyor. Öğretmenin bu hıza ayak uydurması ve bireysel çaba göstermesi gerekmektedir.

Masumiyet ve dürüstlük yaş ile ters orantılıdır. Kişi eğer kendini bulamazsa yaşı ilerledikçe masumiyeti ve dürüstlüğü azalır. Üç yaşında bir çocuğun sempatik telaffuzları, şaşırtıcı saf soruları bizim için masumiyet örnekleridir. Aynı çocuk ekranların karşısında, paketli yiyeceklerin kuşatmasında, renklendiriciler ve “gedeo” içinde, sevgisizlik ve takipsizlikle 13-15 yaşına geldiğinde masumiyetten ve dürüstlükten eser kalmayabilir. Bu masumiyet kaybı yürek burkan bir durumdur. Anne babaların bilincine öğretmen özverisi eklendiğinde toplumun iç dinamiği olan altın gibi çocuklar yetişecektir. Öte yandan bir öğrencinin dört beş yılını gözünüzün önünde geçirip hayata atılıp;
Öğretmenim bak falan yerde çalışıyorum. Bak ben şu bahçeye gül diktim büyüyecek güzellik olacak,
Öğretmenim, bak ben konservatuar okudum kendi kültürümün müziğini icra ediyorum.

Öğretmenim, bak ben ziraatçıyım, bu topraklar bereketli topraklardır, içine hile karıştırmadan genetiğini değiştirmeden sebze ve meyve yetiştiriyorum, 
Öğretmenim, ben falan yerde makine mühendisiyim ağır sanayiyi kuracak makineleri ben ve benim gibiler üretecek,
Öğretmenim, bak ben sucuyum susuz kalanlara su taşıyorum.
Öğretmenim, bak ben bir ekran tasarladım çocukları zehirlemiyor onlar koruyor ve geliştiriyor.
Öğretmenim, “Kim var diye soracaksınız.” “Ben varım ve buradayım.”

Sözleri ile karşımıza çıkması bize verilen en güzel hediyedir. 
Öğretmenlik ütopya değildir. Her gün yüz binlerce öğretmen hayatın kalbine gün be gün yeşerecek tohumlar ekiyor.

Adı : Ömer 
Soyadı : ESKİ 
Okulu : Kaptan Ahmet Erdoğan Anadolu İHL 
Görevi : Edebiyat Öğretmeni

 

 

Adnan Menderes Caddesi Kaymakamlık Binası Zemin Kat 53350 Güneysu/RİZE - 0 464 344 14 41 0 464 344 14 42

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.