RİZE GÜNEYSU İLÇE MİLLÎ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

SELAM ÖĞRETMENİM

 Selam size gönlü sevgiyle korlanan insan. Selam olsun size. Selam olsun sizin sevdanızla sevdalanan insanlara. Selam olsun sevdasına sevdalandığımız insan. Selam sana maddenin arkasında manayı, manada da hakikati aramayı öğreten insan. Selam sana dalgalı ve en azgın sularda barınağımız olup, sinesinde insan sevgisinin oduyla yanan insan. İnsanlara aşkı, muhabbeti, kardeşliği, dürüstlüğü, ahlakı, doğayı, maddeyi-manayı, canlıyı ve cansızı anlatıp da mum gibi etrafını aydınlatan insan.
SELAM ÖĞRETMENİM

SELAM ÖĞRETMENİM

 Selam size gönlü sevgiyle korlanan insan. Selam olsun size. Selam olsun sizin sevdanızla sevdalanan insanlara. Selam olsun sevdasına sevdalandığımız insan. Selam sana maddenin arkasında manayı, manada da hakikati aramayı öğreten insan. Selam sana dalgalı ve en azgın sularda barınağımız olup, sinesinde insan sevgisinin oduyla yanan insan. İnsanlara aşkı, muhabbeti, kardeşliği, dürüstlüğü, ahlakı, doğayı, maddeyi-manayı, canlıyı ve cansızı anlatıp da mum gibi etrafını aydınlatan insan.

Henüz altı-yedi yaşında küçük bir çocukken başlamıştı sevdamız. Anne babamızdan ayrılmanın hüznünü yaşarken tanışmıştık sizinle. Bir melek misali şefkat kanatlarını yelkenli gibi açarak korku denizinde sığınak olmuştunuz bize. Korkuyorduk etraftan. Sadece sizin o tatlı sözleriniz teselli veriyordu bize. Ağlama bebeğim dediğinizde anne şefkatini hissediyorduk sözcüklerinizde. Sözcüklerindeki içtenlik huzur veriyordu gönlümüze. Gönlümüzün huzuru için söylediğiniz her sözcükle nehirler gibi çağlayarak derinden coşuyorduk. Coşarak koşuyorduk merhamet ve sevgiyle dolu yüreğinize. Yüreğinizde yer buluyorduk her birimiz. Her birimiz yaramaz çocuklarınız gibiydik. İnadımıza yaramazlıklar yapıp da okuldan kovulmak için her türlü çabayı gösteriyorduk. Siz ise bize hep iyiyi, doğruyu, güzeli anlatmaya çalışıyordunuz. Bir türlü kovmuyordunuz bizi. Sizin bu duruşunuzla biz pes etmeye, sizin sevginizin ateşinde erimeye başlamıştık. Önceleri anne babamızdan bizi ayırdığınız için oluşan nefretimiz sevgiye dönmeye başladı. Sizi sevdikçe okulu sevdik. Arkadaşlarımızı sevdik. Derslerimizi sevdik. Tam derslerimizi ve okulumuzu sevmişken çizgiler çizmeye başladık. İlk zamanlar eğlenceliydi. Zamanla ellerimizi yorulmaya başladı. Yine okulu sevmemeye başlamıştık ki, yine sizin hünerlerinizle bizi kandırmayı başardınız. Oyunlar oynattınız, şarkılar söylettiniz. Bizi heyecanlandırıp, küçücük gönüllerimizi coşturdunuz.

Coştukça coştuk, sevdanıza koştuk. Harfler sevdamız oldu, kelimelere dönüştü. Kelimeler ardı ardına geldi, cümleler oldu. Cümleler ardı ardına geldi, hikayeler oldu. Zamanla harfler rakamlara dönüştü. Rakamlar birbirini kovaladı, kovaladıkça diğerini yakaladı. Bir elmam vardı, bir elma da arkadaşınız getirdi dediniz, kaç elmam oldu? Bu sorunun cevabını ilk siz öğrettiniz. Büyüklere karşı saygılı olmamız gerektiğini ve saygının ne olduğunu siz öğrettiniz. Koşup terlemememiz  ve terli iken soğuk su içmememiz gerektiğini siz öğrettiniz. Yalan söylediğimizi bildiğiniz halde bize yalan söylediğimizi söylemeden bu davranışımızı düzeltmeye siz çalıştınız. Bunların hepsinin mimarı siz oldunuz gönlümüzün sevdası.

Ey gönlümüzün sevdası!

Siz olmasaydınız okumayı, yazmayı öğrenemeyecektik. Okumanın ne kadar önemli olduğunu kavrayamayacaktık.  Gönlümüzün istediği kitapları okuyamayacaktık. Saymayı, toplamayı ve çıkarmayı, hatta çarpmayı bile öğrenemeyecektik. Sadece insanı değil bütün canlıları hatta cansızları sevmeyi de bilemeyecektik. Resim çizmeyi, boyamayı öğrenemeyecektik. Notaları ve spor hareketlerini öğrenemeyecektik. Yerlere çöp atılmaması gerektiğini, arkadaşlarımızla iyi ve güzel bir şekilde geçinmemiz gerektiğini, birbirimize karşı kırıcı sözler değil de güzel sözlerle hitap etmemiz gerektiğini, kırıcı bir söz söylediğimizde ondan özür dilememiz gerektiğini öğrenemeyecektik.

Ey gönlümüzün muhabbet pınarı!

Siz de bir anne babaydınız. Sizin de evde çocuklarınız vardı. Fakat siz onlardan daha fazla bizimle ilgilendiniz. Evde ateşi yükselen çocuğunuzla sabahladınız. Sabah gönlünüzün bir parçası olan ciğerparenizi ateşler içerisinde bırakarak, sizi sınıfınızda bekleyen gönül parçalarınıza koştunuz. Onlara yeni bir şeyler öğretebilmek için. Onların sevgisiyle moral buldunuz. Gerçekte gönlünüz ciğerparenizle yanarken mecazdaki hakikat gibi bizimle oldunuz. Bunu yaşayarak öğrettiniz bize. Hakkın ve hakikatin yanında yer almamız gerektiğini, sözümüzle özümüzün bir olması gerektiğini siz öğrettiniz bize.

Bu gerçekler varken biz nasıl inkar edebiliriz sizi? Sizin emeklerinizi, gayretlerinizi, kendiniz solarken bizi canlı ve diri tutmaya çalıştığınız gerçeğini nasıl unutabiliriz? Unutursak yarın biz de unutulmaz mıyız? Çünkü şu hakikati de siz öğretmiştiniz bize. Unutulanlar unutanları asla unutmazlar.

Saygıdeğer meslektaşlarım!

 

Bu düşüncelerle, Millet Mekteplerinin açıldığı ve Atatürk’e  Başöğretmenlik unvanının verildiği bu anlamlı günde, öğretmenlerimize şükranlarımızı sunuyor ve tüm öğretmenlerimizin ve eğitim camiamızın 24 Kasım Öğretmenler Gününü yürekten kutluyorum. Bu vesileyle emekli öğretmenlerimize saygı, sevgi ve hürmetlerimizi ifade ediyor, hasta olanlara acil şifalar diliyorum. Mesleğini icra ederken şehit olmuş ve ebediyete intikal etmiş öğretmenlerimizi de rahmetle anıyorum.

Bayram GÜNDOĞAR

İlçe Milli Eğitim Müdürü

Adnan Menderes Caddesi Kaymakamlık Binası Zemin Kat 53350 Güneysu/RİZE - 0 464 344 14 41 0 464 344 14 42

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.